N'olur ama n'olur artık reklamlarda, bildik şarkılar üzerine zorlama sözler yazılmasın...
29 Kasım 2010 Pazartesi
Bolkıllı Ahkam Paşa: Televizyon ve Yemek Üzerine
Geçtiğimiz senelerde BBC'nin çektiği ve NTV'nin yayınladığı bir belgeselde, TV karşısında insanların farkında olmadan daha fazla yemek yediği ortaya konuluyordu (deneyde kullandıkları dana boy kızın sonuçlar üzerindeki etkisini es geçiyoruz)... Tahminen TV izlediğimiz için beynin konsantrasyonundaki bölünme ne kadar yediğimizin farkında olmamızı engelliyor... Nitekim birçok diyette de TV karşısında yemek yemeyin önerisi bulunur...
Ama belki de televizyonda gördüklerimiz de yeme isteğini tetikliyor olabilir... TV'lerde ne kadar çok yemek görüntüsü olduğunu iki sene önce bademciklerimi aldırdığım dönem anladım... Ameliyet sonrasında sadece ılık çorba-yoğurt-muhallebi ve dondurmayla yiyebiliyordum.. ve televizyonda burgerler uçuşuyordu, filmlerde-dizilerde habier bir şey yeniyordu falan fıstık... O dönemde bunları görüp de yiyememek, nefsim için sigara içememekten daha büyük bir terbiye oldu...
Tabi bir de TV'nin yemeyi alenen tahrik etme durumu var... Yine geçmiş zamanlarda iki gece üst üste her ikisinde de bol bol restoran ve yemek yapma sahnesi bulunan Tortilla Soup ve No Reservations filmlerine denk gelip kendimizi gecenin 11 buçuğunda mutfakta bulduk... O zaman şekillenmiş önerimiz RTÜK'ün akıllı işaretlerine "iştah açıcı öğeler içerebilir" altyazısıyla şöyle bir ek yapılması yönündeydi...
26 Kasım 2010 Cuma
Dikkat Ağlatabilir
Barış Manço-Cem Karaca-Kurtalan Ekspress ve Cahit Berkay: Uzun İnce Bir Yoldayım...
Müzisyen Mim7: Günün Şarkısı
Bir tane yersen palamut
Bir duble de rakı bulup
Gel sen burda derdi unut
Ortam ne güzel, ne güzel....
Bir duble de rakı bulup
Gel sen burda derdi unut
Ortam ne güzel, ne güzel....
Prof. Yamer Aktan: PES..?
Hipotez: Pro-Evolution Soccer ve Post-Ejeculation Syndrome sadece kısaltmaları (PES) açısından değil erkek beynindeki etkileri açısından da benzerdir..
Feylezof Işık Alan: Yaşlanma Belirtileri
- Lokanta gibi yerlerde çay getiren, küllük değiştiren falan genç çocukları "canım" vb. şeklinde çağırmaya başlamak...
-Berberin fırsatına bulduğu anda "abi düzelteyim" diye kaşlara girişmesi...
-Berberin fırsatına bulduğu anda "abi düzelteyim" diye kaşlara girişmesi...
25 Kasım 2010 Perşembe
Prof. Yamer Aktan: Yayla Lezzet Testi
Birkaç sene önce (daha kapalı alanlarda sigara içiliyodu, varın siz hesaplayın) ceza sahası ön çizgisinde yayın iki yanında kalan mesafeler konu oldu, ben de erinmedim, oturup hesapladım... Ondan beridir "bu trigonometri günlük hayatta ne işimize yarayacak" gibi şeyler sormuyorum
Taksimli Hasan Kesen: Trafik Magandalarına Radikal Çözümler-1
Hepimizin en az bir kere görmüşüzdür (ve hatta belki de yapmışızdır)... Bazı uyanıklar (!) yeşil ışık yanıp sönmeye başladığı anda gaza daha beter yüklenip akılları sıra kırmızı ışığa yakalanmadan geçme derdindeler... Hatta bazen bu uyanıklar kendilerine kırmızı yandıktan 2-3 saniye sonra bile bir kavşağa dalmaktan hiç çekinmiyorlar... Kameralar, MOBESE'ler falan çözüm değil, çünkü kimisi trafik cezasını ödeyecek kadar ciddiye almıyor (zaten iptaliydi, affıydı bizim memlekette sürüsüne bereket), kimisi için de bu ceza çerez parası... Çözüm bu ehliyetli kasaplarının akılları sıra yaptıkları uyanıklığı utanç verici şekilde ellerinde patlatmak... Nasıl mı..?
Mesela bir kavşağın 4 geçiş noktasına da kurulacak olan polis ekipleri, bu uyanıkları kırmızıda geçer geçmez durduracak ve ceza yazmadan önce en az iki kırmızı ışık süresi boyunca kaldırımda tek ayak üzerinde durduracak... Trafikte bu ve bunun gibi Mahmut Hoca cezaları, azıcık yüzü kızaran için bile orta-uzun vadede caydırıcı olacaktır... O da olmazsa sallandıracaksın 3-5 tanesini Taksim meydanında, bak bir daha yapıyolar mı..?
Mesela bir kavşağın 4 geçiş noktasına da kurulacak olan polis ekipleri, bu uyanıkları kırmızıda geçer geçmez durduracak ve ceza yazmadan önce en az iki kırmızı ışık süresi boyunca kaldırımda tek ayak üzerinde durduracak... Trafikte bu ve bunun gibi Mahmut Hoca cezaları, azıcık yüzü kızaran için bile orta-uzun vadede caydırıcı olacaktır... O da olmazsa sallandıracaksın 3-5 tanesini Taksim meydanında, bak bir daha yapıyolar mı..?
Müzisyen Mim7: Alejandro'nun Panzehiri
Lady Ga-Ga'nın nakaratında Alejandro-Ale-Alejandro dediği (şarkının ismi bu mudur bilemem) şarkı, tam da bu yerinde feci şekilde adamın diline takılıyor... Biraz tesadüf eseri olsa da bu takılmanın panzehirini buldum...
"Bir dünya bırakın, biz çocuklara..."
Başka takılan şarkıda henüz denemedim ama Alejandro'da kesin işe yarıyor...
"Bir dünya bırakın, biz çocuklara..."
Başka takılan şarkıda henüz denemedim ama Alejandro'da kesin işe yarıyor...
Prof. Yamer Aktan: Portakalın Vitamini
Geçtiğimiz kışın, akşamdan sıkılan portakal suyunun sabaha kadar vitamin kaybedip kaybetmeyeceği aklımıza takıldı.... Wikipedia ve çeşitli kaynaklardan vardığımız sonuca göre portakal suyunda vitamin kaybına neden olan oksitlenmenin başlıca nedenleri ışık ve hava temasıymış.. Bu nedenle ağzı kapalı bir muhafaza ile buzdolabına konan portakal suyunun vitamin kaybı 6 ayda % 10'dan az oluyor... Hatta tetra-pak ile dipfrize atarsanız bu kayıp bir yılda % 1'in altına düşüyor...
Ha bu kadar tantanaya gerek var mı...? YOK..!!! Portakalda bulunan C vitamininin yaklaşık % 55'i kabuğun içindeki beyaz kısımda, % 25'i de posasında... Onun için ille de portakal suyu içicem diyorsanız bari posasını da katın...
Ha bu kadar tantanaya gerek var mı...? YOK..!!! Portakalda bulunan C vitamininin yaklaşık % 55'i kabuğun içindeki beyaz kısımda, % 25'i de posasında... Onun için ille de portakal suyu içicem diyorsanız bari posasını da katın...
Feylezof Işık Alan: Meşe Palamudu
Üç ay önce dünyalar güzeli bir kızım oldu... Doğumdan dakikalar sonra hastane bürokrasisinin peşinde koşarken aklıma gelen ilk düşünce şuydu; Yıllar önce bir meşenin dibine düşmüş minik bir palamuttum ve o meşenin gölgesinde güvenle büyüdüm... Artık benim de dibime bir palamut düştü ve ben onun güvenle büyüyeceği gölge oldum...
Feylezof Işık Alan: Masumiyet
Allah, Tanrı ya da Evren; yaratıcıya ne ad veriyorsanız o güç, denge (veyahut her neyse) bebekleri insanlara masumiyet ve saflığı hatırlatmak için veriyor. Sanki diyor ki "Bakın ben sizi ne kadar güzel yaratıyorum, sonrasındaki her türlü çirkinlik size ait".
Neden..?
Çok sevdiğim arkadaşlarım zaman zaman "abi senin beynin nasıl çalışıyor yahu" ve benzeri yorumlar yaparlar.. Belki başkasının hakaret sayacağı bu laflar benim çok hoşuma gidiyor.. Yalnız bu beynin de (hem de yaşlandıkça düşen) bir kapasitesi var... Bu nedenle söylediklerimi, araştırdıklarımı, yorumlarımı vs yazmaya karar verdim, çünkü "yazmak, ölümün elinden bir şeyler kurtarmaktır"...
Öncelikle arşivden birşeyler çıkarıyoruz... Sonrasında beyin sarsıldıkça ben de buraya uğrarım....
Öncelikle arşivden birşeyler çıkarıyoruz... Sonrasında beyin sarsıldıkça ben de buraya uğrarım....
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)